Toplumsal medyada hoş görünme derdi çocuklarda yeme bozukluklarını tetikledi

İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Serap Erdine, çok iştah kaybı yani anoreksiya nevroza hastalığının görülme sıklığında da büyük oranda artış yaşandığını belirtti. Prof. Dr. Erdine, ailelerin çok yeme yahut çok iştah kaybı ile ortaya çıkan yeme bozukluklarını, ‘Nasılsa normalleşmeyle birlikte düzelir’ diyerek ihmal etmemesi gerektiğini, gelişme çağındaki çocuklardaki beslenme bozukluklarının beyin gelişimini de etkilediğini vurgulayarak, uzman yardımına başvurmaları gerektiğini kaydetti.

Kovid pandemisinde aylarca okuldan uzak kalan ve izole bir hayat süren çocuk ve ergenler, devayı toplumsal medyada daha çok vakit geçirmekte buldu. Bu periyotta birçok çocuğun dert ve anksiyete ile beslenmesinin de bozulduğuna değinen Ateroskleroz Derneği Lideri, İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Serap Erdine, Avrupa’da yapılan son araştırmalarda, bilhassa ergenlik çağındaki çocuklarda, selfielerde hoş görünme telaşıyla, çok iştah kaybı olarak bilinen anoreksiya nevroza görülme sıklığında büyük artış yaşandığının söyledi. Prof. Dr. Erdine, “Kovid pandemisi sonrasında çocukluk çağından itibaren iştah artışı ya da çok iştah azalmasını çok daha sık görmeye başladık. Anoreksiya nervoza dediğimiz iştahta büyük azalma ile çok seviyede kilo kaybı çok daha sık. Evvelden yüzde 1 dolaylarında ve daha çok üst sosyoekonomik seviyedeki şahıslarda görülürken, artık daha geniş bir kesimde rastlıyoruz” dedi.

“DAHA ÇOK BEĞENİ ALMA KORKUSUYLA İŞTAHLARI KESİLDİ”

Pandemide ‘anoreksiya blumia’ olarak isimlendirilen çok iştah artışıyla olağandışı kilo alımının da çok arttığına işaret eden Prof. Dr. Erdine, “Bunu olağan kilo artışıyla karıştırmamak gerekiyor. Olağan kilo artışı yani obezite, bugün motamot Kovid-19 pandemisi üzere bütün dünyayı etkileyen bir salgın halinde. Çocukluk çağından itibaren çocukların çok aşırı seviyede hareketsiz kalmaları, bilgisayar önünde uzun mühlet vakit geçirmeleri ya da toplumsal medya ile daima muhatap olmaları bu sorunun en kıymetli nedenlerinden biri. Lakin pandemi periyodunda bilhassa çocuklarda gelecek telaşı, ailelerinden bir bireyi kaybetmeleri yahut kaybetme korkusu, olağan toplumsal ortamlarından, okul ortamından uzaklaşıp izole bir hayat sürmeleri çocukları depresyona, anksiyeteye sevk etti. Daima olarak toplumsal medyadaki paylaşımlar, özçekim dediğimiz selfielere daha fazla yönelmeleri ile çocukların bu devirde ‘acaba kaç tane beğeni aldım, beğenilecek miyim’ derdi, onlarda çok kilo azalmasına ve olağan beslenmelerinin bozulmasına yol açtı. Kimi çocuklarda ise asosyal ve hareketsiz ömürde paketli besin tüketiminin artması, çok yeme ile kendini muhakkak eden yeme bozukluğu, yani anoreksiya blumia daha fazla görülmeye başlandı” diye konuştu.

“YEME BOZUKLUKLARI ÇOCUKLUK ÇAĞINDA YÜKSEK TANSİYONU DA ARTIRDI”

Prof. Dr. Erdine, ailelere de değerli ikazlarda bulunarak, kelamlarını şöyle sürdürdü: “Çocukluk çağındaki beslenme, yeni doğduğu devirden itibaren son derece değerli. Çocukluk çağında gördüğümüz iştah azalmasında, bedendeki demir, vitaminler, protein, D vitamini, kalsiyum üzere birçok mineral eksikliği meydana geliyor ve bu da çocuklarda zihinsel gelişme geriliğine yol açıyor. O nedenle şayet bu türlü belirtiler görülüyorsa, aileler ‘pandemiden sonra nasılsa olağana dönecek’ deyip kendileri başa çıkmaya çalışmamalı, kesinlikle bu bahiste tecrübeli sıhhat kuruluşlarına ya da tabiplere başvurmalı. Bu ruhsal sorunun çok daha erken periyotta tedavisi son derece değerli. Öte yandan pandemi periyodundaki çok tansiyonun, hareketsiz hayatın, kilo almalarının bir öteki sonucu da çocukluk ve gençlik çağlarından itibaren kan basıncı yüksekliğini yani hipertansiyonu görmeye başlamamıza yol açıyor.”