Mersin’de gizemli yer ortaya çıktı! Keçi arayan çoban buldu

Mersin Faziletli ilçesine 20 kilometre uzaklıkta yer alan Arslanlı köyünün eski yerleşim yerine yakın vadi üstündeki kayalıklarda hayvanlarını otlatan yöre sakinlerinden Osman Erdoğan’ın bir keçisi aşağıya düştü. Keçiyi aramaya vadinin yamacına inen Erdoğan, mağara içerisinde boyalarla çizilmiş fotoğrafları görmesiyle gizemli yer ortaya çıktı.

3 yıl evvel yaşanan bu olayı o tarihlerde emekli tarih öğretmeni Ahmet Refik Fazilet ve beraberindekiler yerinde görüp husus hakkında birçok araştırması bulunan Bursa Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi TDK Yazıt Bilimi Kolu Lideri Prof.Dr. Cengiz Alyılmaz’a durumu iletti. Pandeminin de geçmesiyle birlikte bölgeye giden Prof. Dr. Alyılmaz, yüzey araştırması yaptı. Yüzey araştırmasının akabinde beşerden, dağ keçisi ve ayıya kadar çeşitli hayvanların resmedildiğini net olarak belli olduğunu belirten Prof. Dr. Alyılmaz, tasvirlerin milattan önceye ilişkin olduğunu fakat kesin tarih için daha detaylı bir çalışma yapacaklarını kaydetti.

Karayolundan sonra yaklaşık 1 kilometrelik patika, yamaç ve kayalık yoldan ulaşılan bölgeyi de duyan lakin görmeyen onlarca kişi de giderek merakını giderdi.

GÜNEŞ BAŞLI BEŞERLER, DAĞ KEÇİLERİ VE AYI FOTOĞRAFLARI VAR

Bölgedeki tasvirleri görüp belgelediğini aktaran TDK Yazıt Bilimi Kolu Lideri Prof. Dr. Cengiz Alyılmaz, “Türk milletinin buradaki kültürel envanteri olduğunu ve kesinlikle suretle korunması gerektiğini söylüyorum. Burada boya ile yapılmış kaya üstü tasvirler görüyoruz. Güneş başlı beşerler, kamlar şamanları temsilen onları görüyoruz. Bunlar o periyotların halk başkanları, yaşadıkları toplumun bilgeleriydi. Tabiat ile insanın birlikte yaşadıklarına, tabiata gösterilen hürmetin bir göstergesi olarak ritüel kıymetleri olan kimi hayvanların resmedildiğini görüyoruz. Asaleti, cüreti, kararlılığı sembolize eden tekeleri yani dağ keçilerini görüyoruz. Tekrar ayı tasviri var. Bu ayı tasviri çok kıymetli, ayı çok akıllı bir hayvan, gücü sembolize ediyor” dedi.

“BUNLAR İNSANLIK TARİHİNİN EN ESKİ YAZILI BELGELERİDİR”

Bu coğrafyanın Türkmen ve Yörük olduğunu anımsatan Prof. Dr. Alyılmaz, “Genetik hafıza ile buraya birinci gelip yerleşen Türklerin burayı Allah’a daha yakın gördüğü için tıpkı Asya coğrafyasındaki, İlah Dağları, Altay Dağları ve Sibirya’daki üzere buralara kaya üstü fotoğraflar işlediklerini görüyoruz. Buradakiler kök boya ile yapılmış kaya üstü tasvirler. Bunların benzerleri Türk dünyasının farklı bölgelerinde var. Bilhassa Doğu Türkistan’da Mongol Küre dediğimiz bölgedeki motamot bu türlü doğal mağara yapısı içerisinde bu cins yapılar var. Boya kelam konusu olduğu için tarihlendirme mümkün. Milattan Evvel olarak tarihlendirme mümkün. Biz şu an önemli bir formda yüzey araştırması yaptık. Bunların tarihlendirilmesi çok daha profesyonelce çalışma gerektiriyor. Ben grup arkadaşlarımla birlikte buraya her türlü müsaadesi de alıp bilimsel akademik belgelemesini hem de tarihlendirmeler konusunda çalışmalar yapacağım. Her tarihi eser, her epigrafik doküman bunlar bulundukları yerin tapu senetleridir. Bunlar insanlık tarihinin en eski yazılı belgeleridir” diye konuştu.

KEÇİYİ ARARKEN FOTOĞRAFLARI GÖRMÜŞ

Emekli tarih öğretmeni Ahmet Refik Fazilet de, daha evvel ziyaret ettiği bölgeyi muhtarla birlikte Prof. Dr. Alyılmaz’a göstererek bulunmasıyla ilgili bilgi verdi.

Buranın bulunmasının büsbütün tesadüf olduğuna değinen Fazilet, “Keçi üstten aşağı düşmüş. Bu köyden Osman Erdoğan isimli bir genç keçiyi ararken buradaki fotoğrafları görmüş. O getirdi bizi buraya bir arada gördük” sözlerini kullandı.
Bugün tekrar bölgeye geldiklerini kaydeden Fazilet, Prof. Dr. Alyılmaz’ın incelemesinden sonra tarihlendirmenin yapılacağı ve müdafaa altına alınması gerekeceğini söyledi.