Lükste yatırım için Türkiye tezli ülke

Duygu Erdoğan – Küçük yaşta ailesiyle ziyarete geldiği İstanbul’da artık lüks bir yatırımın kapılarını açıyor. The Hongkong and Shanghai Hotels, Limited’in İdare Şurası Lideri ve Genel Müdürü Clement Kwok, The Peninsula İstanbul’un basın tanıtımı için geldiği otelde Milliyet’in sorularını yanıtladı. Dünyanın öne çıkan turizm kentlerinde kentin dokusu ve tarihiyle kesişen en özgün noktalarında yer alan Peninsula otelleri, bu ideolojisiyle lüks segment turizmde oyunun kurallarını kendisi belirliyor. Bu kapsamda İstanbul’un birinci ve tek Peninsula oteli olacak yapılar, Galataport projesi kapsamında hayat bulurken, resmi açılışını 14 Şubat’ta yapacak. The Peninsula İstanbul, restore edilen Merkez Han, Karaköy Yolcu Salonu, Çinili Han ile 90 saniyede açılan giyotin cepheli Yeni Balo Salonu binasını kapsayan alanda bulunuyor. Otelin lobisi ise geçmişi 1940’lara dayanan ve Türkiye’nin birinci çağdaş liman terminali olan Karaköy Yolcu Salonu’nda bulunuyor. Bu tarihin gücüyle The Peninsula İstanbul, dünyadaki öbür Peninsula otellerinde olduğu üzere bir tasarım şenliği oluşturuyor.

Türkiye’nin bilhassa kültürel ve tarihi derinliği ile her bir noktasının görülmeye paha olduğunu tabir eden The Hongkong and Shanghai Hotels, Limited’in İdare Konseyi Lideri ve Genel Müdürü Clement Kwok, İstanbul, Kapadokya, Efes, Akdeniz kıyıları ve Nemrut üzere pek çok noktayı ziyaret ettiğini anlatıyor. Türkiye’yi ‘büyüleyici’ bir ülke olarak tanımlayan Cwok, lüks markaların yatırımındaki savına dikkat çekiyor…

Bir otelin başarısı nedir?

Proje alanının birinci anından artık tamamlanmasına kadar geçen süreyi bir ‘hayal’ olarak betimleyen Clement Kwok, “Baktığınız vakit nasıl olacağı, hangi gereçlerin kullanılacağına dair zihninizde yalnızca bir hayal olarak var. İnşaat başladıktan sonra, bütün gereçler yerini buldukça ise hayaliniz gerçekleşmeye başlıyor. The Peninsula İstanbul için öncelikle çok gururluyum. Hem bu lokasyonu seçtiğimiz için hem de beklentilerimizi aştığı için” diyor.

Peninsula otelleri dünya çapında öncelikle bulundukları kentin değerli bir buluşma noktası haline gelen lobi alanlarıyla dikkat çekiyor. The Peninsula İstanbul da otelden içeri giriş anında etkileyici bir bakış sunuyor. Tarihi Yarımadaya, Haliç’e, Boğaz’a karşı direkt denizle buluşan bu lobinin İstanbul için de kıymetli bir buluşma yeri olması bekleniyor. Bunu birebir vakitte bir otelin başarısı olarak tanımlayan Clement Kwok, “Bir otelin mahallî beşerlerle, kültürle bağ kurduğunu görmedikçe başarılı olduğunu düşünmem. Yalnızca turistlerin ziyareti bizim için muvaffakiyet sayılmaz. Bizim için yerelin güçlü takviyesi muvaffakiyet demektir. Turistler gelir birkaç gün kalır, bu muvaffakiyet değil. Muvaffakiyet ‘biz bu oteli biliyoruz, seviyoruz’ diyen lokal halktır. ‘Buraya gelmeyi seviyoruz, arkadaşlarımızla buluşuyoruz, bir pazar bruncha geliyoruz’ diyen; tahminen düğünlerini, yıldönümlerini, doğum günlerini kutlayan mahallî halkın burada olmasıdır. Buranın mahallî halk için bir buluşma noktası olmasını istiyoruz. Tüm dünyada lobi alanlarımızı ihtimamla kurgularız. Zira öncelikle mahallî beşerler ve kültürler için bir buluşma noktası olmasını dilek ederiz” biçiminde anlatıyor.

‘Herkes İstanbul’u bekliyor’

Clement Kwok’un en coşkulu karşılığı ise dünyanın başka ülkelerindeki Peninsula konuklarının İstanbul oteline ait fikirlerine yönelik oluyor. Kwok, “Diğer ülkelerdeki Peninsula konukları İstanbul’a gelecek mi? Çok kolay bir karşılığı var. Evet katiyen gelecekler. Biz çoktan Peninsula İstanbul’un açılışını bilen insanlardan aldığımız dönüşlerden de eminiz ki kesinlikle gelip görecekler” diyor.

‘Yatırım bizim için uzun vadelidir’

The Peninsula İstanbul’a ait kısa ve uzun vadelerde beklentilerini paylaşan Clement Kwok, tüm dünyadaki yatırımlarının birebir vakitte sahibi olduklarına dikkat çekti. Kwok, “Peninsula bir marka ve vizyon olmakla birlikte bir yatırım. Gayrimenkul işi tıpkı vakitte. Tasarım manasında çok kıymetli ve özel gereçlerimiz olduğu için Peninsula değerli bir tertip, kıymetli bir yatırım. Her ne kadar değerli bir otel zinciri olsak da yatırımımızın geri dönüşümü o kadar süratli olmuyor. En yüksek satış fiyatları uygulanıyor olsa da yatırım bizim için geri dönüşte her vakit uzun vakitli olarak ele alınır. Kısa vadede uygun cirolar yapmakla ilgileniyoruz lakin yatırımı geri dönüşü için bu kadar süratli bir beklentimiz yok. Bir koronavirüs pandemisi geçirdik, dünyada finansal krizler yaşanıyor, öbür parametreler devreye giriyor. Bu açıdan bu türlü bakıyoruz. Bölgede yeni yatırım konusunda ise felsefemiz bir kentte bir Peninsula olmasıdır. Kentin en güzel oteli oluruz. Tek olan en uygun olandır” diye konuştu.

Türkiye farkı

Lüks segment turizm yatırımlarında kıymetli bir ülke olan Türkiye’yi ‘büyüleyici bir yer’ olarak tanımlayan Clement Kwok, tarihi ve kültürel kıymetleri, pek çok tecrübe imkanı ile herkese seçenek sunduğunu söyledi. Kwok, “Kapadokya’dan Efes’e, İstanbul’dan Akdeniz ve Ege kıyılarına kadar… Asya aslında hala Türkiye ile ilgili çok ağır bilgiye sahip değil. Türkiye’nin daha uygun anlatılarak tanıtımına devam etmesi gerekiyor. Öbür lokasyonları seçen insanların Türkiye’yi tercih etmesi için Türkiye’nin lüks otel ve hizmet kesimindeki âlâ bir hizmet sağlayıcı olarak varlığını devam ettirmesi lazım. Bölümün en argümanlı ve tezli olması da gereken ülkelerinden” dedi.

‘Lüks segmentte beklenti değişmedi’

Koronavirüs pandemisiyle birlikte her dalda olduğu üzere turizmde de alışkanlıklar dönüştü, talepler farklılaştı. Lakin bunun lüks segmentte tesirinin olmadığını anlatan Kwok, “Benim işimde bilhassa lüks segmente odaklanıyoruz. Seyahatle ilgili yasaklar kalktıktan sonra, beşerler seyahat edebilmeye başladıktan sonra; lüks tüketim alışkanlığı olan ve bunu bekleyen ve bunu da karşılayabilen kesim bu alışkanlıklarını sürdürmeye devam etti. Dizaynımız, sunduğumuz eser ve lüks manasında aşikâr bir beklentisi olan kısma bunu sağlamaya devam ettiğimiz sürece bizim müşterilerimiz bu alışkanlıklarına devam edecektir. Pandemi lüks seyahat segmentinde turizm alışkanlıklarını değiştirmedi, beklentilerini değiştirmedi” dedi.