Alp Ustaoğlu yazdı: New York’ta yepisyeni kıssalar

Bu sene Amerika Açık’ta yesyeni öyküler yazılıyor. Evvel bayanlardan başlayalım… Burada Serena Williams çok uzun yıllar önemli bir dominasyon yarattı. O denli ki Serena’nın 2017 yılında tenise verdiği doğum ortasında 6 yeni grand şampiyonu çıktı. Zira o varken bu kadar rahat hareket etmeleri mümkün değildi. Amerikalı oyuncunun kazandığı 23 şampiyonluk esasen her şeyi açıklıyor.

Tabii ki Serena bayanlarda her ne kadar çok faal olsa da sonuçta tek bir oyuncunun dominasyon yaratması genç oyuncular için bir avantaj oldu. Bu sayı erkeklerde üç kişi hasebiyle birini geçseniz başkasına takılıyorsunuz. Amerika Açık’ta bu sene bayanlarda yarı finalistlere baktığımız vakit da yeniden farklı öyküler görebiliyoruz. Aryna Sabalenka bir tenis şampiyonu için olması gereken tüm özelliklere sahip… Yeterli bir fizik, güçlü vuruşlar ve mükemmel bir servis. Fakat Belaruslu oyuncu hala tıpkı oyun içinde 2 ace ve 2 çift yanılgı üretebilen az oyunculardan birisi.

Başka bahara kaldı

İlk parlamaya başladığı 2018’den bu yana maç içindeki dalgalanmalarına bir türlü tahlil bulamayan Sabalenka, öyküsünü bir türlü öteki boyuta taşıyamıyor. Yarı finalde Iga Swiatek karşısında da aldığı birinci setten sonra tekrar tıpkı sorunları yaşayınca grand slam şampiyonluk hayali diğer bahara kaldı.

Diğer yarı finalist Caroline Garcia’nın durumu ise farklı. Mesleğine çok yeterli başlayan ancak son 4 senede girdiği duraklama devrinden bu sene çıkan Fransız oyuncu, art geriye kazandığı şampiyonluklarla çoktan yeni bir düzeye geçmiş durumda. Garcia, New York’ta birinci grand slam yarı finaline de ulaşarak bu manada da meslek tepesi yaptı.

Wimbledon’ın akabinde ABD Açık

Ve Ons Jabeur… 2018 yılında finalde Moskova’da tıptaki birinci şampiyonluğuna ulaşmak üzereyken sakatlanıp gözyaşları içinde şampiyonluğu Daria Kasatkina’ya bıraktıktan sonra daima üzerine koyarak ilerleyen ve Wimbledon’dan sonra Amerika Açık’ta da finali oynayacak olan mükemmel Tunuslu oyuncu.

En büyük kıssa doğal ki Jabeur’un… Zira sonuçta Amerika, Fransa ya da Rusya üzere sanat ve spor ekolü olan bir ülkede tenise başlamak ile Tunus’ta bu işi yapmak ortasında gece gündüz kadar fark var. Bilhassa bir bayan sportmen olarak, şiddetli bir coğrafyadan çıkarak buralara gelebilmek ve kalıcı olabilmek muazzam bir kıssa. Saha dışında da harikulade bir karakter olan Jabeur yeni jenerasyonlar için tam manasıyla bir rol model. Ve bu öykü eninde sonunda bir grand şampiyonluğu ile taçlanacak.Son olarak şayet Federer, Nadal, Djokovic ve Serena Williams eski performansları ile alanda olsalar neler olurdu sorusu akıllara geliyor. Gerek bayanlar gerekse erkeklerde uğraş ve kalite yeterli olsa da final haftasında yer alan istisnasız tüm oyuncuların büyüklerin bir düzey altında olduğunu herkes görüyor. Örneğin Djokovic ile 2012’deki hali ile Serena Williams New York’ta olsa muhtemelen kısa süren ve tek taraflı final maçları görüyor olacaktık. Bunun bir örneğini bu sene Roland Garros Finali’nde Nadal – Casper Ruud maçında izlemiştik. Hasebiyle kapanmakta olan zamanın kalitesini bir daha görmek mümkün olmayabilir.

Kupa hayali gerçek olacak

Federer-Nadal-Djokovic üçlüsünün domine ettiği grand slam finallerinde bu sefer iki genç isim olacak. Kuvvetli maçı Alcaraz da kazansa Ruud da galip kapatsa yeni şampiyonu karşılamak farklı bir his tatıracak.

Hikayelere erkeklerle devam edelim. Federer, Nadal ve Djokovic’in varlığı bize eşine az rastlanır bir tenis resitali sunarken, tablonun başka tarafında 20 sene boyunca pek çok genç oyuncunun grand slam şampiyonluğu hayallerinin önündeki en büyük pürüz oldular. Halbuki Sherlock Holmes’un dediği üzere ‘her şey evvel hayal kurmakla başlıyor’. Wimbledon finalinden sonra Nick Kyrgios’ta benzeri bir husustan yakındı: ‘Bir set öne geçseniz bile Djokovic’ten üç set alıp maçı kazanmak neredeyse imkansız’. Büyük üçlünün toplamda kazandığı 63 grand slam şampiyonluğu Kyrgios’un kelamlarının matematiksel ispatı üzere duruyor. Lakin bu sene New York’a Federer ve Djokovic gelemedi, Nadal da 4. cinste elenince çeyrek finaldeki 8 oyuncu için yıllar sonra bir grand slam için hayal kurma fırsatı doğdu.

Bu oyunculardan Karen Khachanov tıpta başaltı durumunda geçen yıllarından sonra New York’ta yarı finali yakalayarak mesleğinin en büyük sıçramasını yaptı. Bir öteki yarı finalist Francis Tiafoe ise potansiyeli olan, değişik tarzı ile dikkat çeken bir oyuncu lakin o da bilhassa büyük turnuvalarda daima birebir tanıdık rakiplere takılarak 24 yaşına kadar aslında olması gerekenin çok altında saha içi başarısı elde etti. Kaybettiği yarı final maçından sonra yaptığı ‘bir grand slam kazanabileceğimi gördüm’ açıklaması ile aslında mesleğinde orijinal bir periyoda başlamış oldu.

Carlos Alcaraz ve Casper Ruud ise finale çıkarak artık son noktaya geldiler. Yıllardır büyük üçlünün finallerde sanki 20 şampiyonluk 21 olacak mı usulünden hesaplarını yapmaya alışmış tenis dünyası için de iki genç oyuncunun birinci şampiyonluklarını karşılamak yesyeni bir his olacak.

Alcaraz’ın şansı 

Belki Nadal’dan sonra gelen en kompakt ve dinamik oyun yapısına sahip olan Carlos Alcaraz’ın saha içi performansına diyecek hiçbir şey yok. Fakat İspanyol tenisçinin Nadal, Federer ve Djokovic’in sahneden çekilme vaktine denk gelmesi onun mesleğinin devamı için en büyük bahtı olacak. Son 20 sene içinde onun üzere pek çok parlak oyuncu hiç şampiyonluk göremeden mesleklerini tamamlamak zorunda kaldı. Hatta Andy Murray’nin bile çift haneli grand slam şampiyonluk sayısına ulaşabilecekken yalnızca üçte kalmasının en büyük sebebi önündeki 3 büyük oyuncuydu. Bu manada Alcaraz’ın yolu çok daha açık olacak.

Rakamlarla finaller

Carlos Alcaraz’ın son 3 maçı yaklaşık 13.5 saat sürerken, finaldeki rakibi Casper Ruud finale gelene kadar 6 maçta 18.5 saat kortta kaldı. Alcaraz’ın yorgunluğu finale ne kadar yansıyacak bunu göreceğiz. 19 yaşındaki Carlos Alcaraz 2005 yılında 17 yaşında Roland Garros finaline çıkan Nadal’dan sonra grand slam finali oynayan en genç oyuncu olacak. Ayrıyeten Alcaraz şayet finali kazanırsa tarihin en genç dünya bir numarası olacak. Ons Jabeur ise Afrika Kıtası’ndan birinci Amerika Açık finali oynayan tenisçi oldu. Cinste 3 yahut daha fazla grand slam kazanan 4 bayan oyuncu var. Şayet finali Swiatek kazanırsa Polonyalı oyuncu da bu unvana sahip 5. raket olacak.

Spor psikoloğunun önemi

Iga Swiatek’in gelişiminde  en büyük hisse sahiplerinden biri de yanından hiç ayırmadığı spor psikoloğu Daria Abramowicz. Yarı final maçını kazandıktan sonra da verdiği röportajda yıldız raket kendisindeki en büyük gelişimin mental olduğunu ve artık maç içinde daha az duygusal dalgalanmalar yaşadığını söyledi. Tıpkı halde Ons Jabeur da uzun vakittir spor psikoloğu Melanie Maillard ile çalışıyor. Kortta tenisçiler tüm problemleri tek başına çözmek zorunda, bu yüzden büsbütün mental bir spor olan teniste ruhsal gelişim ABD Açık bayanlar finalistlerinde gördüğümüz üzere direkt saha içi sonuçlarına olumlu yansıyor.

Nick Kyrgios’un öfkesi 

Özellikle Djokovic’in olmadığı bir turnuvada değerli bir şampiyonluk bahtı yakalayan Nick Kyrgios çeyrek finalde Karen Khachanov’a kaybettikten sonra rakibini tebrik etti, hakemin elini sıktı ve sonra yerine geçip raketlerini yere vurarak paramparça etti. Maçtan sonraki basın toplantısında da çok üzgün ve dağılmış olduğunu söyleyen Kyrgios olağan ki kaçan fırsatın farkında. Avustralyalı oyuncu tahminen kupa kazanamadı fakat her vakit olduğu üzere New York’ta da geriye yalnızca ona has imajlar ve anılar bıraktı.