Şansal Büyüka ile dobra dobra: 2023, bir evvelki yılı aratır mı?

ŞANSAL BÜYÜKA İLE DOBRA DOBRA

Bugün yeni bir gün, yeni bir yıl… Futbolda yeni bir gün, yeni bir yıl başlar mı? Hiç sanmam… Her geçen gün, bir evvelki günü, her geçen yıl, bir evvelki yılı aratıyor.

Bir öteki ülkede bu kadar VAR rezaleti yaşanıyor mu?
Bir öbür ülkede bu kadar felaket hakem yanlışları oluyor mu?
Bir öbür ülkede bu kadar berbat bir yerde lig maçı oynatılıyor mu?
Bir öteki ülkede kulüpler her gün birbirlerine gönderme yapıyor mu?
Bir öteki ülkede bu kadar hatırla-torpille Futbol federasyonları kuruluyor mu?
Bir öteki ülkede siyaset bu kadar futbolun içinde mi?
Bir öbür ülkede “futbol kültürü” nün bu kadar iflas ettiği görüldü mü?
Bir öteki ülkede futbolcular bu kadar yere yatıyor mu?
Bir diğer ülkede top bizdeki kadar oyunda az kalıyor mu?
Bir öbür ülkede maç bizdeki kadar çok duruyor mu?
Bir öteki ülkede futbolcular birbirleriyle bizdeki kadar dalaşıyor mu?
Bir diğer ülkede “liyakat” bizdeki kadar iflas etti mi?
Bir öbür ülkede yayın gelirinin bu kadar düştüğü görüldü mü?
Bir öteki ülkede futbol bu kadar iflas etti mi?
Türkiye’de futbol iflas etti. Artık değil, yıllar evvel iflas etti.
Bugün yeni bir gün, yeni bir yıl…
Futbolda yeni bir gün, yeni bir yıl başlar mı?
Hiç sanmam…
Her geçen gün, bir evvelki günü…
Her geçen yıl, bir evvelki yılı aratıyor.

Niye rahatsız oluyorsunuz?

Yorumcuların, eski hakemlerin, ya da gazetecilerin; hakem kararlarını tartışmalarından kulüpler niçin rahatsız oluyor? Eski hakem, yorumcu, ya da gazeteci, maçı oynayan iki tarafı, hakemin verdiği kararlar nedeniyle eleştirmiyor ki, hakemi eleştiriyor. İki grubun eleştirisi, işin futbol oynanan kısmını kapsıyor. Hakem kararları bir öteki kısmını…

İkisini birbirinden ayırmak lazım… Elbette hakem kararları sonuçları derinden etkiliyor. Fakat bunda maçı oynayan tarafların bir günahı yok ki, alınıyorlar, kızıyorlar. Günah hakemlerde ve elbette VAR’da.

Seçene mi bakmalı yoksa seçilene mi?

MHK Lideri Sabri Çelik‘in hakemliğini yıllarca izleyenlerden ve tanıyanlardan biriyim. Yeterli insandır… Uygardır, kibardır… Saygılıdır… İnsan bağları düzgündür. Fakat Sabri Hoca, hakemliği devrinde; hiçbir vakit 1. sınıf hakem
olamadı. Daima ikinci sınıf hakem olarak kaldı ve o denli de hakemliği bıraktı. Sabri Hoca artık MHK Lideri…

MHK Başkanlığı, “birinci sınıf” iş… Başına birinci sınıf hakem ister. Seçerken düşünmüyoruz, beceremeyince eleştiriyoruz. Kabahat kimde? Sabri Hoca’da mı, Sabri Hoca’yı seçenlerde mi?

Değer mi?

Futbolsever olarak cuma akşamından ekranın başına oturuyoruz, birden fazla vakit pazartesi akşamına kadar…

Zamanımızı veriyoruz…
Paramızı veriyoruz…
Hafta sonumuz gidiyor…
Sosyal hayatımız bitiyor…
Sinirlerimiz tükeniyor…
Değer mi?
Bu futbola, bu adaletsizliğe bedel mi?

Elde avuçta yok

Hep yazıyoruz, herkes söylüyor. VAR takımı çok kısıtlı ve yetenek olarak çok yetersiz… Tamamına yakını, alanda dikiş tutturamayan ikinciüçüncü sınıf hakemler… O kadar dar ve yeteneksiz bir takım var ki, dört gün evvel “rezalet” bir kusur yapıyorlar, buna karşın dört gün sonra haftanın en kıymetli maçlarından birine atanıyorlar, bir “rezalet” karara daha imza atıyorlar.

Futbol Federasyonu bunu bilmiyor mu, biliyor. Buna karşın tedbir alıyor mu, almıyor. Zira elinde-avucunda hakem yok.

Batuhan kesinlikle düşünülmeli

Karagümrük kalecisi Batuhan Şen’i, Trabzonspor maçında birinci sefer izledim. Galatasaray’dan kiralık gelmiş. Geçen yıl da Menemen’de kiralık oynamış.

Bir maç bizi yanıltmıyorsa, Galatasaray niçin kaleci arıyor? Batuhan, bir Trabzonspor atağında üç saniye içinde üç kere yere yattı, kalktı ve rakip
oyunculara gol talihi vermedi. Bu türlü bir refleksi hiçbir kalecide görmedim. Hava toplarında kendisine iş düşmedi. Lakin Bakasetas başta, Trabzonspor’un yerden sert ve köşeye gelen toplarını tutarken, ya da uzaklaştırırken hiç kusur yapmadı. Elbette Muslera varken öbür kaleci konuşulmaz. Lakin yeni dönemde Batuhan, Galatasaray takımında kesinlikle düşünülmeli…

En güzel karne

Galatasaray’ın deplasman karnesine dikkatinizi çekerim. 15 maçın 9’unu deplasmanda oynadı. Bu 9 maçta 6 galibiyet, 2 beraberlik, 1 yenilgi var. Topladığı 33 puanın tam 20 puanı dış alanlarda… G.Saray için yakın vaktin en güzel karnesi bu…

‘Kale’ üzere sağlam

Beşiktaş kalecisi Mert Günok için memnunum. Beşiktaş’ta bir maçta mukadderatı değişti. Yaşayabileceği ne kadar şanssızlık, hatta kötülük varsa hepsini bir maçta yaşadı. Çok ağır sakatlandı. Tahminen de bir yıldan fazla alanlardan uzak kaldı. Artık futbola ve kalesine döndü. Mert Günok’a bakıyorum, kalesinde “kale” üzere sağlam duruyor. Tahtaya vuruyorum, aman nazar değmesin.

Olumlu sinyaller

Beşiktaş’ı; Adana Demirspor karşısında beğendim. Ortada kısır bir sonuç var lakin Şenol Güneş periyodunda alıştığımız süratli, istekli, coşkulu Beşiktaş’ın birinci sinyalleri vardı alanda… Yalnızca; tribünlerin sevgilisi Weghorst, bu kadar çalışıyor, bu kadar içten oynuyor, her konumun içinde yer alıyor, buna karşın güya az gol atıyor üzere…

Daha fazla mühlet almalılar

Fenerbahçe‘nin son Hatayspor maçında Arda Güler’i yedek kulübesinde gördüm. Demek ki sakatlığını atlattı. Dilerim Arda‘yı en kısa müddette alanda da görürüz. Ayrıyeten Hatay maçını gördükten sonra İsmail Yüksek, Miha Zajc üzere alternatif oyuncular
daha fazla müddet almalılar diye düşünüyorum. “Yorgun” dakikalarda ekibin dinamizmine önemli katkı sağlıyorlar. Kaldı ki Zajc ekibin hem öne, hem geriye oynayan bir-iki futbolcusundan biri…

4 günde ne değişir?

Futbolun dünü yok, bugünü yok. Anı yaşıyorsunuz. Fenerbahçe önündeki Trabzonspor’a bakın; Mükemmel… Karagümrük önündeki Trabzonspor’a bakın; Berbat… Bir ekip dört günde bu kadar değişir mi? 4 gol atan Karagümrük, rahatça 4 gol daha atabilirdi. Alanda o kadar makûs, o kadar tanınmaz bir Trabzonspor vardı. Haa, şunu da yazalım, haksızlık yapmayalım. Karagümrük savunmada sağlam durarak, hamlede şık goller atarak kazandı. Bilhassa Borini ve Ricci golleri… Alkışa bedeldi.

Yazıcı’yı bekliyoruz

Trabzonsporlu Yusuf Yazıcı, daha birkaç yıl öncesine kadar futbolu ve golleriyle Avrupa’yı sarsmış, Fransa Ligi’nde krallığını ilan eden PSG’den şampiyonluğu kapan Lille’in takımında bile kıymetli rol almıştı. Yusuf, gittiği her ekipte ses getirdi, sonra “kürkçü dükkanı” misali Trabzonspor’a döndü. Yusuf Yazıcı’nın zirveden tırnağa yetenekleri üç-beş ay içinde pas tutmayacağına, körelmeyeceğine nazaran; Yusuf Yazıcı niçin eski Yusuf Yazıcı değil? Trabzonspor on birinde nasıl oluyor da “banko” adam olamıyor? Yusuf‘un yetenekleri bu kadar kısa mühlet içinde iflas etmeyeceğine nazaran, ruhsal, sosyolojik bir sorun mu var sanki? Yoksa
bizim bilmediğimiz bir sakatlıktan yeni mi döndü? Yusuf‘u bekliyoruz, eski göz kamaştıran imgesiyle…

Böyle bir karar alabilirler mi?

İngiltere‘de Futbol Federasyonu, Coventry City‘nin tabanı bozuk olduğu için üç iç saha maçını erteliyor, sonrasında da puan silme cezası veriyor. Bizim söylemi bol, hareketi sonlu TFF bu türlü yürekli bir karar alabilir mi sanki?

Sahtekarlar Ligi

Maçların birinci yarı ve sonuna eklenen müddetlerin uzaması, bizim ligde pek de işe yaramadı. Sahtekarlık yine diz uzunluğu… Göğsüne darbe alan, yüzünü tutup yatıyor.
Saçının teli bozulan, dirsek yemiş üzere kıvranıyor. Merhum Hıncal Uluç, “Sahtekarlar Ligi” sıkıntısı. Kendi gitti, Sahtekarlar Ligi devam ediyor.

Sivasspor’un 3 eksiği

Sivasspor, Harika Lig’de kalmak istiyorsa çok ivedi üç eksiğini düzeltmeli…

1. Hakemlerle ortasını düzeltmeli…
2. VAR sistemiyle ortasını düzeltmeli…
3. Saha tabanını kesinlikle düzeltmeli…

Çağdışı

Sivasspor’un tabanını görünce yüreğim burkuldu. Futbolcu sıhhati için üzüldüm… Futbol ismine üzüldüm… Galatasaray ismine üzüldüm… Sivasspor ismine üzüldüm…

Bu zamanda bu türlü bir taban; tek sözle çağdışı…