Bakan Bozdağ’dan ‘stokçuluk ve fahiş fiyat’ açıkması: Cezaların alt ve üst hududu artırılıyor

Stokçuluk ve fahiş fiyat artışı yapıp haksız çıkar sağlayan şahıslara yönelik cezai yaptırımların artırılacağını söyleyen Bozdağ, “Türk Ceza Kanunu’nun 237. hususu ‘Bir mal, hizmet, emekçi fiyat etkilemek niyetiyle temelsiz haber yayan’ bireylere verilecek cezayı düzenliyor. Alışılmış bu cezanın alt ve üst sonu 2 yılın altında olduğu için tutuklama yasağı da kapsamı içerisinde bulunuyor. Fiyatlar artarsa ceza artıyor. Ona nazaran de bir sonuç ortaya koyuyor. Stokçuluğa gelince TCK’nın 240. Hususu, ‘Bazı mal ve hizmetleri piyasaya sunmamak yahut sunmaktan kaçınarak o mal ve hizmetlere duyulan muhtaçlığı artırmak’ bu da dolaylı bir halde fiyatların yükselmesine yol açıyor stokçulukta. İkisinde de mantık biraz farklı. Biri fiyatları palavra haberle etkiliyor. Biri piyasadaki mal ve hizmetleri elinde yeterinden fazla olduğu halde, talepten fazla arz olduğu halde piyasaya arz yapmayarak, arzdan kaçınarak piyasada kıtlık, yokluk havası verip oradan da fiyatların artırılmasına neden olmak. Geçenlerde ayçiçek yağıyla ilgili bu türlü bir hadiseyle Türkiye karşı karşıya kaldı. Yani hükümet açıklama yaptı, Bakanımız açıklama yaptı, ‘ayçiçekle ilgili rastgele bir dert yok’ dedi lakin millet ayçiçeğinde güya bir düşünce olacakmış üzere piyasada birden ayçiçeği fiyatlarında oynama oldu. Vatandaş ayçiçeği alımına yüklendi. Daha sonra ayçiçek fiyatları küt aşağı düştü. Elindeki stokları erittiler. Artık bu türlü haksız çıkarların önüne çıkmak için bu adımlar atılıyor. Bir, palavra haberle fiyatları artırmak. İki, mal ve hizmetleri piyasaya sunmamak suretiyle o mala muhtaçlığı doğurmak ve sonra oradan da artırmak makûs niyetli bireylere karşı cezai önlemler alınıyor. Ve cezanın her iki cürümde da alt ve üst sonu artırılıyor. İki cürmün cezasının alt hududu bir yıldan 3 yıla kadar değiştiriliyor. Böylece bu iki hata da tutuklama yasağı kapsamı dışına çıkarılmış oldu. Hakim ya da mahkeme soruşturma yahut yargılama sürecinde gerek gördüğü takdirde tutuklama inisiyatifi de kullanabilecek. Bu türlü bir inisiyatifi mahkemelerin ve yargıçların takdirine yasa sunmuş oldu” tabirlerini kullandı.

“UZLAŞTIRMA KAPSAMINA GİRECEK HUSUSLAR ARTIRILACAK”

Uzlaştırma kapsamına girecek mevzuların artırılacağını ve bu çalışmanın Ekim ayından sonra TBMM’ye sunulacağını belirten Bozdağ şunları kaydetti:
“Yeni periyoda uzlaştırmamın kapsamına girecek cürümleri artıralım, seçki yapalım kimi cürüm tiplerin oraya alalım. Kabahatin cezasının alt ve üst hududuna da bakmadan yapalım. O vakit daha fazla cürmü uzlaştırma kapsamına almış olacağız ve böylelikle pek çok ihtilafı yargının önüne gitmeden taraflar anlaşarak uzlaşarak el sıkışarak birbiriyle helalleşerek sonlandırmış olacaktır bundan da büyük bir yarar ortaya çıkacaktır. Bugün hakaret hatası şuan da uzlaştırma kapsamında. Taraflar bu kabahatten uzlaştırma masasına oturup ortalarında bir uzlaşmaya varabiliyorlar öteki pek kabahat var. Yeni kapsama alınacak kabahatler konusunu artık çalışıyoruz. Bunları bittikten sonra açıklayacağız. Lakin kapsamı genişleteceğimiz ve mevcut cürümlerden daha fazla kabahat tipini buraya koyacağımız, cezası daha yüksek olan kimi kabahat tiplerini de bu kapsama alacağımız buradan tabir etmek isterim. Uzlaştırma ceza davalarında, arabuluculuk ise hukukla ilgili alanda. İkisi birebir maksada hizmet eder. Mesken sahibi kiracı ortasındaki türel ihtilafların yargıya gitmeden evvel arabulucuda çözülmesini öngören bir düzenleme ekimde muhtemelen TBMM’nin gündemine gelecektir. Bu kira ihtilaflarını kısa müddette çözmeyi sonlandıracaktır, daha az masrafla sonlandırmayı getirecektir. Zira arabulucuya gittiği vakit bir ay içerisinde o sorunun arabulucuda halli gerekmektedir. Bir ayda bu işleri çözüp kısa müddette iki tarafın ortasından ihtilafa son vermek, iki tarafında faydasına olduğunu düşünüyoruz ve bu hususta da adımı atacağız. Kira ihtilafları önümüzdeki Ekim’den sonraki devirde meclisimizin gündeminde inşallah olur ve zarurî arabuluculuk kapsamına alacağız.”

“TÜRKİYE AHİM KARARLARINA YÜZDE 89,3 İLE EN YÜKSEK ORANDA UYAN ÜLKE”

AİHM’in kararlarına uymayı taahhüt eden ülkelerin uyma oranına bakıldığında Türkiye’nin yüzde 89,3 ile en yüksek oranda uyan ülke olduğunun altını çizen Bozdağ, “Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği kararlara uymayı ve bu kararları uygulamayı taahhüt etmiş bir ülkedir. Bugüne kadar Türkiye AİHM tarafından verilen kararlara uymuş ve bu kararların gereğini yerine getirmiştir. Avrupa Kurulu Bakanlar Komitesi’ne gönderilen 4 bin 266 karar var. İnfazla ilgili değerlendirmeleri itirazları Avrupa Kurulu Bakanlar Komitesi yapıyor ve o kurulun kendi kararlarıyla sabit Türkiye bunların 3 bin 758’ini infaz etmiştir dedi. Geri kalanların da infaz süreci devam ediyor. Ve onları da Türkiye infaz edecek. O bittiğinde zati Türkiye’nin lehine olacak. Ve şuanda AİHM’sinin kararlarına uymayı taahhüt eden ülkelerin uyma oranına baktığımızda Türkiye yüzde 89,3 ile en yüksek oranda uyan ülke. Biz kararlara uyuyoruz uyguluyoruz. Bu hususta Türkiye’nin aleyhine büyük bir algı operasyonu yürütülüyor. Şunu tabir etmek isterim, Avrupa Kurulu Bakanlar Komitesi Türkiye’ye karşı taraflı davranmaktadır adil değildir” diye konuştu.

“SEÇİMLERİ TÜRKİYE’YE YSK DEĞİL, DİREKT PARTİLER YAPIYOR”

Türkiye’deki seçimlerin dünyanın gözü önünde yapıldığını hatırlatan Bakan Bozdağ, “YSK’nin genel idare, kontrol ve tertibi içerisinde seçimleri yapıyor ve seçimleri Türkiye’ye YSK değil, direkt partiler yapıyor. Her sandığın başında 5 tane vekil çıkarmış partilerden şayet o ilçede teşkilatı varsa onların 5 tane temsilcisi, kamu vazifelisi bulunuyor. Sandıkların başında şu anda parlamentoda milletvekili çıkaran Cumhur İttifakı MHP ve AK Parti var. Öbürlerine baktığınızda öteki partiler orana nazaran sıralanıyor. O vakit CHP, DÜZGÜN Parti ve HDP var. Sandıkların hepsinin birçoklarında Millet İttifakı’nın temsilcileri var. HDP Millet İttifakı’nın ta kendisi. İstedikleri kadar farklı desinler, kim ki ‘HDP burada yok’ diyorsa milletin aklıyla gözüyle basiretiyle alay ediyor demektir. HDP orada. Herkes de biliyor orada olduğunu. Bir kez sandık başı süreçlerinde; seçmen geliyor, oyunu veriyor, imza atıyor, oyunu sandığa atıyor. Hepsi bir partinin temsilcisi. Birisi kimliğini denetim ediyor, birisi imzasını alıyor, birisi zarfını veriyor, biri mührü veriyor. Akabinde sandıkları bir arada açıyorlar, oyları birlikte sınıflandırıyorlar. Sonra bunları ıslak imza ile tutanak altına alıyorlar. Herkese bir tutanak veriyorlar. İlçe seçim heyetine getirip teslim ediyorlar. İlçe seçim konseyinde herkesin temsilcisi var. Vilayette herkesin temsilcisi var. YSK’de herkesin temsilcisi var. Bu ıslak imzalı sandık sonuç tutanaklarının tamamı partilerin erişimine de açılıyor. Herkes görüyor. Böylesi bir sistemde bütün partilerin mutabakatı lazım. En son seçimde Türkiye’de 195 binden fazla sandık vardı. Sandık başında misyon yapanların sayısı 1 milyon 200 bine yakın. Bir de müşahitler var. Her vatandaş da gözlemci olarak girip takip edebiliyor. Böylesi bir ortamda sandık başında hile yapmak fiilen imkansızdır. Kim ki, ‘Sandıkta hile var. Hile yapılıyor’ yahut ‘Türkiye’de Cumhurbaşkanı’nın kim olacağı sandık başındaki hilelerle aşikâr olacak’ diyorsa çok net söylüyorum bunlar seçimi kaybedeceklerine inandıkları için şimdiden seçim kaybetmek için mazeret üretiyorlar. Her seçim öncesi CHP’ye yakın çevreler bu sandıkla ilgili şaibe ve gölge oluşturmak için birtakım platformlar oluşturdular. Her seçim öncesi uğraştılar. ‘Sandıkta şu var. Sandıkta bu var’ diye. Buna karşın hiçbir seçimde dedikleri çıkmadı. Lakin her seçimden sonra da ‘Sandığa sahip çıkmadık da bu türlü oldu’ dediler. Artık ki telaffuzlara baktığınızda tekrar birebir şeyleri görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

“6’LI DEĞİL 7’Lİ MASA”

6’lı masada aslında 6 değil HDP’li Mithat Sancar ve Pervin Buldan’ın da olduğunu söyleyen Bozdağ, “Cumhur İttifakı’nın adayı belirlidir. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır. Karşı taraf bunu mazeret olarak öne sürüyorsa bir daha çok çürük bir mazerete sarılıyorlar. Millet de onlara gülüyor. Millet de onlara gülüyor, ‘Sen bizi saf yerine koyuyorsun’ diye. Altılı masada altı tane genel lider bir de Pervin Buldan ile Mithat Sancar var. Aslında 8 genel lider var ancak biz 7 diyelim. Bu masa yedili masa. İstedikleri kadar altılı desinler. Yedili masadır bu. 7 tane genel lider var burada. Daha bugüne kadar genel liderin niteliklerini konuşmaktan isim üzerinde konuşmaya geçtiklerini kendileri açıklıyor. Sanki diyorum isim üzerine konuşmaktan korkuyorlar mı ya da çekiniyorlar mı? İsmi konuşmuyorlar. Zira ismi konuşmaya başladıklarında masa dağılabilir. Zira herkesin başında farklı bir isim var” dedi.

“İSTANBUL KONTRATI YÜRÜRLÜKTEN KALKTI DİYE BU CEZALAR KALKMADI”

Kadın cinayetlerini tedbire konusunda AK Parti’nin daima olarak çalıştığını söyleyen Bakan Bozdağ, “Daha evvel 765 sayılı Türk Ceza Kanunu devrinde alt soy- üst soy olarak işlenen cinayetlerde nitelikli ağır mahpus cezası veriliyordu. Ancak eşi öldürdüğü vakit, koca, karısını öldürdüğü vakit ona ağırlaştırılmış müebbet mahpus verilmiyordu. Zira alt soy- üst soy değil. Boşandığı eşini öldürdüğünde yahut ona şiddet uyguladığında ona da birebir ceza verilmiyordu. Töre saiki ile meclisler toplanıyor, orada kararlar alınıyordu ve bayanlar infaz ediliyordu. Bunların töre saiki ile işlenmesine başka bir ceza yoktu. Artık biz bütün bunların hepsini önemli yaptırımlara bağladık. Alt soy -üst soy, eşe karşı, kız kardeşe karşı, boşanmış eşe karşı işlenen cinayetlerin tamamını ağırlaştırılmış müebbet mahpus cezasına bağladık. Töre saiki ile işlenmiş cinayetleri ağırlaştırılmış müebbet mahpus cezasına bağladık. 5’inci yargı paketinde geçti. Şayet cinayetlerde maktul bayansa, bayana karşı cinayeti işleyenler kim olursa olsun hepsinin cezasını ağırlaştırılmış müebbet mahpus cezası verdik. Aile içi şiddeti re’sen takip edilen hatalar ortasına aldık. Bayana karşı şiddet içeren aksiyonların cezasını arttırdık. Bunun İstanbul Mukavelesinden bağımsız Türk Ceza Kanunu’nda olan kararlar bunlar. İstanbul Mukavelesi geldi diye Türkiye’de bayana karşı işlenen cinayetler cezalandırılıyor değil. İstanbul Kontratından öncede cezalandırılıyordu artık de cezalandırılıyor. Şuan da Türk Ceza Kanunu’nda en ağır cezalar bayana karşı işlenen hatalara verilmektedir. İstanbul Kontratı yürürlükten kalktı diye bu cezalar Türk Ceza Kanunu’ndan kalkmadı. Motamot uygulanıyor ve uygulanmaya da devam edilecek” halinde konuştu.